Okuduğum kitaplar hakkında yorumlar, düşünceler,alıntılar içeren kişisel blogum. Mehmet Tekinbaş
Bu Blogda Ara
27 Kasım 2022 Pazar
Rahmet Yolları Kesti - Kemal Tahir
Veba Geceleri - Orhan Pamuk
Tam da salgın zamanına rast gelen bir kitap. Veba Geceleri. Bundan yaklaşık 120 yıl önce yaşanan veba salgınında günümüzdeki covit-19 salgınıyla neredeyse ortak denebilecek şeyler yaşanmış. Diğer Orhan Pamuk kitaplarına göre daha sade, daha insanı içine çeken bir kitap olmuş. Karakterler ve yerler kurgu. Başta gerçek sanmıştım Minger Adasını ancak bunun sanal bir yer olduğunu daha sonra anladım. Güzel kurgulanmış, gerçek tarihle kurgusallığı iç içe sokan güzel bir eser bence. Ben sevdim.
Veba Geceleri, 1901 yılında 3. Veba Pandemisi döneminde Osmanlı’nın 29. Vilayeti Minger adasında geçiyor. Hem sürükleyici bir siyaset ve aşk romanı hem de Pamuk’un salgın, karantina, devlet ve birey konularını bir masal havasıyla tartıştığı bu tarihi roman, konusuyla yaşadığımız günlere de ışık düşürüyor.
1901 baharında Osmanlı İmparatorluğu’nun 29. vilayeti Minger Adası’nda veba salgını baş gösterince Sultan Abdülhamit önce Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa’yı, onun arkasından da genç ve başarılı Doktor Nuri’yi salgını durdurması için adaya gönderir. Padişah kısa bir süre önce genç doktoru, sarayda hapis hayatı yaşattığı ağabeyi önceki padişah V. Murat’ın kızı Pakize Sultan ile evlendirmiştir ve Pakize Sultan da bu yolculukta kocasına eşlik etmektedir. Adada ise genç ve milliyetçi Osmanlı subayı Kolağası Kâmil, onun âşık olduğu adalı Zeynep ve her şeye yetişmeye çalışan Vali Sami Paşa ile güzel sevgilisi Marika vardır. Karantina yasaklarına itaat edilmesi için çaba harcayan bu insanların vebayla, adadaki geleneklerle ve sonunda birbirleriyle ve ölüm tehditleriyle savaşının ve yaşadıkları aşkların hikâyesidir Veba Geceleri.
" 'Abdülhamit'ten başka bir de Babıali, devlet ve millet olduğunu sanmanıza cidden şaşıyorum...' dedi Sultan. 'Devlet dediğiniz paşalar ve katipler amcamın her istediğini yaparlar ve O'na göre adalet onun her istediğinin yapılmasından başka bir şey değildir. Başka bir adalet olsaydı, babamı, ağabeyimi, ablalarım ve beni yirmi dört yıl kuş gibi Çırağan Sarayı'nda esir edebilirler miydi?"
"Saray penceresinden sizin amcaoğulları ve anlattığınız diğer akılsız şehzadelerin seyrettikleri, Kabataş'tan Beşiktaş'a yürüyen kalabalık, işte o millettir."
"İnsanların birbirleriyle ilişkileri zayıflamıştı, dostlukları ve yeni bir şeyler öğrenme, yeni söylentilere öfkelenme isteği de azalmıştı. Herkesin yeterince korkusu, yarası, telaşı vardı. Kimse komşusunun ölümüyle meşgul değildi."
"... Karantina, halka rağmen halkı eğitip, onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir."
"..Mutlu hatıralar kayboldu ve geriye yalnızca dünyanın manasızlığını hissettiren bir ölüm korkusu ve yalnızlık kaldı."
"Yasakları faydasız kılan onları ciddiye almayanlardır.Sonunda kendileri de ölürler."
" Bizler sokağa çıkmamızın yasaklanmasına alışığızdır!" dedi Sultan gururla."
“‘Salgın var!’ dediğim için beni hapse atan sizsiniz…” dedi gazeteci. “Ama şimdi millet salgından kırılıyor.”
20 Kasım 2022 Pazar
İrade Terbiyesi - Jules Payot
Kitapta bilhassa gençlere ve zihnini kullanarak çalışanlara hitap eden Fransız profesör kendi hayatından aktardığı örnekleri ve başka düşünürlerin tespitlerini de kullanarak insanın irade zayıflığıyla nasıl mücadele etmesi gerektiğini anlatıyor.
13 Kasım 2022 Pazar
Atatürk'ün Yanı Başında - M. Kemal Ulusu
Nuri Ulusu'nun kim olduğunu biraz anlatmak gerekiyor; kendisi Atatürk'ün kütüphanecisi. Böyle anılmak istiyor. On iki yıl boyunca bilfiil onun yanı başında en sevdiği yardımcılarından biri olmuş, dil ve tarih çalışmalarında aktif görevlerde bulunmuş, tüm yurt gezilerinde, tatbikatlarda, manevralarda ona eşlik etmiş. Hep derler ya, bir insan olarak Atatürk'ü tanımadık diye. İşte, elinizdeki bu kitap bu eksiği gidererek bizi adeta onun yanı başına götürüyor ve o meşhur sofrasına, esprilerine, gezilerine, dostluklarına, kırgınlıklarına, rüyalarına, ideallerine ve yalnızlığına ortak ediyor. Ancak bununla da kalmıyor, Atatürk'ün din, laiklik, Türk tarihi gibi önemli mevzular hakkındaki düşüncelerine de birinci elden tanıklık ediyor.
Nuri Ulusu'nun oğlu Mustafa Kemal Ulusu'nun uzun yıllar süren araştırmalarını ilk kez gün ışığına çıkan fotoğraflarla bir araya getirip derlediği bu kitap, bizlere Atatürk'ün ardımdaki insanı anlatıyor.
Büyük Atatürk'ün on iki yıl hep yanı başında çalışmış , onun ardında tüm Türkiye'yi gezmiş, hastalığında ve ölümünde ise başucunda olmuş babam Nuri Ulusu'nun bana anlattığı ve bizzat yazdığı hatıralarından derlediğim bu güzel, tarihi eserin yeni ve çok genişletilmiş baskısının Türk insanına, bilhassa Türk gençliğine büyük Atatürk'ü, tamamen gerçek yaşantısıyla ve tüm insani yönleriyle tanıtacağına inanıyorum . Babama verdiğim sözü tuttuğum için çok mutluyum. Biz Türk milleti Atatürk'ü hiç unutmadık ve hiçbir zaman unutmayacağız. "Mustafa Kemal Ulusu"
...Atatürk: "Ben de sizler gibi bir insanım, lütfen beni insanüstü ve doğaüstü görmeyin, hepiniz gibi benim de dünyaya gelmemdeki tek fevkaladelik vardır, o da 'Türk' olarak dünyaya gelmemdir."
"... İlk iş olarak Amali Erbaa, Arapça bir işlem adı..."
"Atatürk: "Benim çocuklarım bu kelimeleri anlamaz; çünkü bu kelimeler Arapçadır. Bunu Türkçeye çevirelim... Bundan sonra bunun adı 'Dört İşlem' dir." diyerek devam etti..."
"… bizim çocukluğumuz fakirlikle geçti, elime üç beş kuruş para geçince bunun muhakkak yarısını kitaba verirdim. O zaman da böyle okurdum. Eğer aksini yapsaydım ben Atatürk olamazdım, Türkiye’yi bu hale getiremezdim,” dedi."
"Atatürk Nuri Ulusu'ya:"Ne o Nuri oğlum şaşırdın değil mi? Şaşırma, şaşırma savaşta bunlarla cephane taşıdık, sen o zamanlar çocuktun, bilmezsin, bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni bir savaş başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız sandıklara kitapları koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini kitaplar alsın." dedi."
"Halkın içinden gelen Türk'ün bu asil evladı, daima çok sevdiği milletinin arasında bulunmaktan çok zevk duyardı. Dolayısıyla da sık sık işte böyle yüzmeye, sahillere, gazinolara, emsal yerlere gider ve buralarda hep birlikte onlarla oturur yer içer, eğlenir, dans ederdi. Onun her şeyi vatanı ve milletiydi. Kimseden çekinmez ve korkmazdı."
"12 yıl yanında, çok da sofrasında bulunduk. Ben ve arkadaşlarım bir gün dahi sarhoş olduğunu, başının düştüğünü hiç görmedik. Hatta bazen çok sinirlendiği zamanda içkisini bırakır, kalkar giderdi."
"O hep 2000'li yıllardaki Türkiye'yi düşünür ve hayal ederdi. Onun görmesine imkân yoktu, herhalde ben de göremeyeceğim. Oğlum, torunlarım görecekler ve kendim gibi biliyorum, tarihimize ilgisizliğin artmasıyla üzülecek ama çok üzülecekler. İnşallah büyük Atamın, Paşamın kemiklerini sızlatmazlar."
Kalpaklılar - Samim Kocagöz
Milli mücadeleyi en güzel anlatan kitaplardan biri bana göre. Hasan Tahsin' le başlayan ilk direnişten zafere giden yolun romanı. Kuvayi milliyenin örgütlenmesi, savaşın perde arkasında yaşanan olaylar ve tarihle iç içe geçen Talip ve Müjgan'ın hikayesi.
Zamana Yazılan Sözler - Feridun Andaç
Sanat, edebiyat, kültür alanlarındaki inceleme ve araştırma metinleri, öykü, deneme, gezi ve köşe yazılarında Türk edebiyat ve kültürüne uzun yıllardır saptamaları ve birikimiyle katkıda bulunmuş olan yazar Feridun Andaç, bu kez de seçilmiş denemelerinin toplamıyla okuyucunun karşısına çıkıyor. Andaç’ın metinlerinde hem yerel, hem de uluslararası kültür arenasından süzülmüş temalar, farklı toplumların bilinçaltında yer eden çarpıcı isimler, birey ile içinde yaşadığı toplumun kültürel, tarihi, politik, felsefi, psikolojik birikimi ve duyarlılıkları çerçevesinde, geniş bir yelpazede sunuluyor. Andaç’ın felsefi olduğu kadar yalınlığa eğilimli üslubunda içselleştirilen meseleler, hapsedilemeyen zamanın sert gerçekliğini yeniden kurma çabasıyla birlikte, modern insana ayna tutuyor. Büyük yazarların, sinema üstadlarının, yaratıcılığın, bölünmenin, çocukluğun, kaybedilen, kazanılan sevgilerin tortusunda şekillenen varoluşsal tedirginlikler ve keyifler, varılan kentlerin, ülkelerin imgelerine karışıyor. İçsel bir birikimin ve zengin bir mirasın kişisel yansımaları eşliğinde sunulan fikir ve duygular, etkileşimli bir okuma vaat ediyor.Bir belleğin izdüşümü, zamanın döngüsünde yaratımın sorgulanışına yaşam veriyor. Zamana Yazılan Sözler, bir kültürel birikimin düşsel geçidine katılmak isteyenler için...
"Zamana Yazılan Sözler, çıkılan bu okuma/yazma/gitme yolculuklarının izlerini/renklerini taşır. Kendine yazıyı yurt kılan birinin (yazarın) yaşamından renkler, duygu/düşünce ikliminden yansılar olarak da okunabilir her bir deneme."
"Bir yazarın yazdıklarının satır aralarını okumak her zaman öğretici gelmiştir bana. Ama her yazarda -belki de sizin yazarınız olmayanlar da- bunu görmek pek olası değil."
"Okuyarak edindiğimiz "özel dünyayı" zamanla yazarak kurmaya yöneliyorsunuz."
"Kitapların gösterdiği bir aşkla, hayatın yaşatıp öğrettiği aşkın beni yüzleştirdiği noktadaydım."
"İnsan yazmasını değil görmesini öğrenmeli. Yazmak bir sonuçtur."
6 Kasım 2022 Pazar
Özgürlüğün Rengi Mavidir - Cem Seymen
"Haberlerde neredeyse her şehirden gelen ölüm haberleri, polisin yakaladığı kötü adamlar, kötü adamların yardım eden iyi insanlar, üniversitedeki ağabeylerin birbirleriyle bir türlü neden patlak verdiğini anlayamadığımız kavgaları olurdu. Bizim gibi ya da bizden sonraki nesiller gibi değillermiş onlar, kavgaları belliymiş. Baskıcı devlete, faşizme, düşüncenin katline, sermayenin sömürüsüne, ülkelerin mandasına itirazları varmış. Cesur ve gözü pek gençlermiş onlar. Ben bizim kuşağa da sonrakilere de tanım koyamıyorum. Sahi, tutkumuz ne bizim? Uğruna güneşler doğuracağımız bir idealimiz yok mu? Miras devraldığımız bir kavgamız yok mu?"
"Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel ya da kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için 'en' değilim, 'daha' değilim. Bu devasa iddiasızlığın verdiği özgürlüğün hastasıyım...
Gençsin ama bu gençliği hissedemiyorsun.Umutlarını çalıyorlar çaresizce seyrediyorsun.
Yükselmek istiyorsanız, ahlaklı yükseleceksiniz. Gözünüz her daim aşağıda olacak, arada bir yukarı bakmayı da ihmal etmeyin. Aşağıdan koparsanız yukarıda hem yalnız hem de güçsüz kalırsınız.
"Beni öldürmeyen şey daha güçlü kılar" diyor ya hani Friedrich Nietzsche, aklımızı uykuya yatırdığımız ve olan bitene sessiz kalarak kurtarıcı bekledoğimiz sürece daha çok çığlık atacağız."
Nelson Mandela ruhu lazım bize: “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter.”
Özgür değiliz hiçbirimiz.İhtiyaçlarımız,ilgilerimiz,beklentilerimiz,kurduğumuz hayaller,deneyimlerimiz,dünya görüşümüz,kültürümüz,aldığımız eğitim, hiçbiri şu andaki sistemin umurunda değil.
"Faydacı, çıkarcı kurnazlar yüzünden ne yaparsan yap dikiş tutturmanız zor. Üstüne üstlük herkes birbirini jurnalliyor, güçlü alttakini ezmek için ahlaksızca yarışıyor. Güven duymayan gençler de yurt dışının yolunu tutuyor, kurtuluşu Türkiye'yi terk etmekte buluyor. Ne yapsın? Haklı."