Okuduğum kitaplar hakkında yorumlar, düşünceler,alıntılar içeren kişisel blogum. Mehmet Tekinbaş
Bu Blogda Ara
30 Kasım 2021 Salı
Gör Beni - Azra Kohen
17 Kasım 2021 Çarşamba
Şehvetiye Tarikatı - İsmail Saymaz
Günümüzde Türkiye’de otuz tarikat silsilesinin ve bunlara bağlı dört yüz civarında kolun, sekiz yüz civarında medresenin faaliyette olduğu tahmin ediliyor. Çoğu holdinge dönüşen tarikatlar büyük bir ekonomik sektör oluşturuyor. Hızla gelişen her sektörde olduğu gibi, bu alanda da kayıt dışı ve merdivenaltı ekonomi gelişiyor. Bireyin kurtuluşunun cemaat yoluyla gerçekleşeceğine dair güçlü bir inanç aşılanıyor. Merdivenaltı tarikat ve cemaatler, geleneksel tarikatların yöntem ve söylemlerini taklit ederken, bilgi kaynağı olarak ilham ve rüyaya, kanıt olarak hurafe, rivayet, keramet ve hikâyelere başvuruyorlar. Müritler, çeşitli yöntemlerle ikna edilerek, ağırlıklı olarak ekonomik ve cinsel istismara maruz kalıyorlar.
İsmail Saymaz, ilkokul mezunu, Arapça ve Kur’an bilmeyen, hatta namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmeyen, bazılarının yüzlerce müridi olan, haklarında dava açılmış altı sahte şeyh vakasını inceliyor. Bir kısmının Kur’an kursu da işlettiği, tekke sahibi olduğu bu şeyhler, şehvet ile servet edinme arzusunun iç içe geçtiği bir dünyada, yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini teslim alıyorlar. Haklarında şikâyet veya ihbarda bulunulmadıkça, faaliyetlerini yıllarca sürdürebiliyorlar. Esas olarak, devlet tarafından “gerçek şeyhlere” tanınmış resmî hoşgörüden, koruma zırhından ve dokunulmazlıktan yararlanıyorlar. Şehvetiye Tarikatı, kısa yoldan servet edinme hırsının ve bastırılmış cinsel arzuların dinî inançlar temelinde kışkırtılıp, kullanıldığı bir dünyaya ışık tutuyor.
Müritler cemaat içinde dini mertebesinin yükseleceği ve cennete kavuşacakları söylemiyle razı edilerek, ya da Allah'ın gazabına uğrayacağı tehdidiyle ikna edilerek, istismara maruz kalıyor. Ağırlıklı cinsel ve ekonomik istismar yaşanıyor.
Bu kitabı okuyun ki o sahte din tüccarlarının dine nasıl zarar verdiğini öğrenin. Bazı bölümleri içiniz kaldırmayabilir, uyarayım.
Alıntılar şöyle:
Cezbolan müridin badelenmesi gerekir. Aksi takdirde hasta olur. Müridler badelenmeyi rüyasında görür ve şeyhe aşkı artar. Mürid badelenmenin ne olduğunu sorduğu zaman anlatırım. Cezbelenen mürid sır odama gelir. Odanın kapısını kilitler. "Hazırım," derse elimi yalamaya ve emmeye başlar. Sonra pantolonumun fermuarını açar ve (...)"
Akan Zaman Duran Zaman - Melih Cevdet Anday
"Okuma salonunu, kendi derslerine çalışan öğrenciler doldururdu. Bunların arasından roman okumak isteyenler de çıkardı. Bir gün müdür Hamdi Beyin yanında otururken bir öğrenci geldi, istediği kitabın fişini Hamdi Beye uzattı. Meğer açık saçık bir kitapmış bu. Hamdi bey öyle kızdı ki, seni anana babana, okuluna haber veririm, git dersine çalış' diyerek kovdu çocuğu. Ben dayanamadım 'Aman Hamdi bey' dedim. 'Bu kitap madem kitaplığınızda var, isteyen okuyabilir. Neden payladınız çocuğu?! Hamdi bey işaret parmağını dudaklarına götürerek 'susss!' işareti yaptı, sonra çekmecesini yarım açarak gösterdi o kitabı 'Ben okuyorum' dedi."
15 Kasım 2021 Pazartesi
Ben Halikarnas Balıkçısı Doğdum Sevdim Öldüm - Şadan Gökovalı
30 Ekim 2021 Cumartesi
Sisifos Söyleni - Albert Camus
Yabancı ve Veba kitaplarını okumuştum daha önce. Denemelerinden oluşan "Sisifos Söylemi"nde Camus uyumsuz (absürd) kavramı ve intiharı sorguluyor.
Sisifos Söyleni denince akla, Yunan Mitolojisinde, Zeus'un sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm ettiği kral Sisifos geliyor. Sisifos kayayı tepeye her çıkardığında kaya aşağı yuvarlanır. İşte böyle "boş" ve "anlamsız", absürt bir işle lanetlenmiştir Sisifos. kitapta bolca hayatın anlamı, anlamsızlığı ve intihar duygusu sorgulanıyor.
Aklımızda kalan altı çizililer ise şöyle:
“Bir insan söylediği şeylerden çok söylemedikleriyle insandır.”
"Yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de."
"Uyumsuz insanın bütün yapabileceği her şeyi tüketmektir, kendi kendini de tüketmektir."
"Kişi ancak olanaksızı elde etmek için Tanrı’ya yönelir. Olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya."
"Tanrılar, Sisyphos’u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi, Sisyphos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı."
"İnsan, evrenin de sevip acı çekebileceğini benimseseydi, uzlaşmış olurdu. Düşünce olguların değişken aynalarında hem bu olguları, hem de kendi kendilerini tek bir ilkede özetleyebilecek ölümsüz bağıntılar bulabilseydi, bir düşünce mutluluğundan söz edilebilirdi, mutlular söyleni de bunun gülünç bir benzeri olurdu ancak. Bu birlik özlemi, bu saltıklık isteği insan dramının temel devinimini ortaya koyar."
"Sessizliklerin en keskini susmak değil konuşmaktır' diye yazan adam, ilkin hiçbir gerçeğin saltık olmadığına, özünde olanaksız bir yaşamı doyurucu kılamayacağına kesinlikle inanır." (Kierkegaard'dan bahsediyor)
"Bilinç ve başkaldırı, bu yadsımalar vazgeçişin karşıtıdır. Tersine, insan yüreğinde indirgenmez ve tutkulu olan ne varsa hepsi bunları yaşamıyla canlandırır. Uzlaşmamış olarak ölmek söz konusudur. Gönüllü olarak değil, uzlaşmamış olarak ölmek söz konusudur. İntihar bir yanılmadır. Uyumsuz insanın tüm yapabileceği her şeyi tüketmektir, kendi kendini de tüketmektir. Uyumsuz onun son noktasına varmış gerilimi, bir yalnız çabayla sürekli olarak sürdürdüğü gerilimdir, çünkü bu bilinçte ve bu günü gününe başkaldırıda biricik gerçeğini ortaya koyduğunu bilir. Bu gerçek de meydan okumadır, ilk sonuçlardan biri bu."
27 Eylül 2021 Pazartesi
Boşluk - Jerzy Kosinski
Yeraltı edebiyatına olarak nitelendiren türe örnek olabilecek bir roman Jerzy Kosinski'nin "Boşluk" romanı.
Roman, uzun ve zorlu bir görevden sonra verilen bir rapordur. Tarden olarak bilinen ajan, gizemli güvenlik şirketi ‘Servis’in eski bir elemanıdır. Şimdi bir kaçak olarak ülkeyi kimliksiz, macera peşinde bir ucundan diğer ucuna geçmektedir. Ancak Tarden’ın bir çok yüzü vardır. Yerine göre intikamcı ya da düzenbaz olabilmektedir. Boşluk’ta Kosinski, en ürkütücü şekliyle, güvenlik iddiaları düşünün altında yatanları ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Çok sevdiğim bir tarz olmamasına rağmen sıcak sahnelerinin hatırına sonuna kadar okudum.
"Huzurumu kaçıran ölmek değil , arkamda hiçbir iz bırakmadan ölebileceğim düşüncesiydi."
"Her kişi peşinden gidilecek bir tekerlektir; çocukken tekerleğe yön verdiğim gibi, davranışlarım, konuştuğum dil ve varlığımla içlerinden birini, gitmesini istediğim yana yöneltebilirim."
"Belleğimde tek bir anıyı canlandırdığımda, ötekiler de kendiliğinden gözümün önünde beliriverir ve az sonra geçmişteki bir anı tümüyle karşımdadır."
"Güzel kadınları hayal gücünden yoksun erkeklere bırakın."
"Bir adam ne kadar yürekli olursa olsun hayatını kaybetmekten korkar."
"Proust derki, 'Güzel kadınları hayal gücünden yoksun erkeklere bırakın."
Üç Tarz-ı Siyaset - Yusuf Akçura
1-Bir Osmanlı ulusu meydana getirmek,