Bu Blogda Ara

2 Haziran 2018 Cumartesi

Asi Ruhlar - Halil Cibran

Halil Cibran kitaplarını çok seviyorum, çok şey öğreniyorum. Daha önce de çok kitabını okudum. Her kitabı ayrı bir güzellikte. Bu kitabı da öyle. Kitapta Verde El-Hani,Mezarlığın Çığlığı, Düğün Şöleni, Günahkar Halil  kitaptaki hikayeler. Tabi ki aşk öyküleri. Aşka karşı olanlara bir direniş. Asi ruhların öyküleri. Halil Cibran'ın 25 yaşında yazdığı öyküler. Arap dünyasında kadına bakış açısı ve geleneğin, yasanın, dinin önüne geçen aşkı yaşayan, her şeye rağmen aşkına sahip çıkan kadınlar. Kitaptan güzel altı çizilesi cümleler, hatta paragraflar var, yalnız bütün altını çizdiğim cümleler  Verde El-Hani öyküsünden:

"Kan dökmek yasaktır. Öyleyse kan dökmeyi yasa haline koyucu için uygun gören kim? Başkasının malını çalmak suçtur.Peki, canları çalmayı erdem olarak kabul eden kim? Kadının sadakatsızlığı zinadır. Fakat insanları taşlamayı erdem haline getiren kim??"

"Ey Ruhum! Senin payına düşen, mezarın ıssız karanlığıdır; bu yüzden dikme ışığa gözünü!"

"Genç bir kadına büyük bir aşkla tutulup, ömrünün geri kalanını birlikte geçirebilmek arzusuyla onu kendisine hayat arkadaşı olarak seçen, yüreğinin saflığını ve alnının terini ayakları altına seren, tüm zenginliğini onun avuçlarına bırakan ve daha sonra kalbini kazanabilmek adına her şeyini gözünü kırpmadan verdiği kadının yüreğinin başka biri için attığına şahit olan, o başkasının onun yüreğinin derinliklerindeki gizeme dokunarak mutlu olduğunu gören adam çok bahtsız bir adamdır..."

"Sevginin nuru daha kalbine vurmamış olan, Allah'ın göksel iksirini erkeğin gözünden kadının yüreğine akıtıp ruhunu doyuramayan, gençliğinin toyluğundan daha yeni gözlerini açtığında kendisini pahalı mücevherler, takılar ve giysilerle donatan bir adamın yanında bulan kadın çok bahtsız bir kadındır."

"Kendisine yakın hissettiği bir arkadaşını kaybeden insan çevresindeki diğer arkadaşlarını görür, içi rahatlar ve teselli eder kendini. Malını mülkünü kaybeden insan daha önce nasıl kazandığını düşünür, kaybettiklerini tekrar elde edebilme yolunu bulur, geçmişi unutur. Ancak yüreğinin zenginliğini yitiren insan tekrar nasıl kavuşur ona, nasıl avutur kendin? Ölümün sana varlığını hissettirdiği anlarda üzülürsün, sarsılırsın. Ancak kısa bir süre sonra hayatın dokunuşlarını yüreğinde hisseder ve tekrar mutluluğa kavuşursun tekrar...Ancak hayatta kaderine yazılmış olan sevgili, yüreğinin tohumlarıyla beslenip bakışlarını içen, göğsünün kafesinde oturup ruhunda barınan  bir kuşsa ve eğer sen kuşunun tüylerini yavaşça okşayıp ona bakmaktayken birden ellerinin arasından kaçıp, yalnızca başka bir kafese ait olabilmek amacıyla, göğe yükselirse , işte o zaman ne yaparsın, sevgili dostum? Nasıl sabreder, nereden bulursun teselliyi, yaşamayı artık nasıl düşünürsün?"

"Işığıyla ozanlara ilham veren ay, aynı ay değil mi gelgitlerle suların sükunetini alt üst eden?"

"Aşk yüreklerimizi meydana getiren bir güçtür, yüreklerimiz  onu yaratamaz."

"Yaşamın hakikatlerinin hiçliğini idrak etmiş olup da sonsuzluktan gelip tekrar oraya dönecek olanlar; ruhu, cennet tarafından sevmesi istenen erkekle, yasaların arzusu olan kocası arasında kalan kadının çektiği acıyı anlayamazlar."

"Ama artık saf ve temizim, çünkü aşkın yasası beni özgür kıldı. Ekmek için vücudumu, giysi için günlerimi satmaktan vazgeçtiğimden beri artık güvenilir ve iyiyim. Evet insanlar için erdemli eş iken aslında bir fahişeydim. Oysa bugün temiz ve onurlu olduğum halde, fahişe ve pis olduğumu düşünüyorlar, çünkü ruhları kendi bedenleriyle yargılıyor, maddenin ölçülerine göre değerlendirmeye kalkıyorlar."

"Aralarına almak istemiyorlar beni artık, ancak bu durumdan memnunum, çünkü kalabalığın arasından sürülenler, yanlışlığa ve baskıya isyan eden ruhlardır. Sürgün edilmeyi köleliğe tercih etmeyenlerin özgürlüğü aslında özgürlük değildir."

"Şarkımı söyleyeceğim, öykümü anlatacağım, ama insanlar kulaklarını kapatıp duymayacaklar, çünkü kendi ruhlarının isyan etmesinden ve toplumlarının sallanıp başlarına yıkılmasından korkuyorlar."

"Ölüm, gelip beni şimdi alsa ruhum tahtın önünde korkmadan, titremeden, aksine sevinçle, umutla dimdik çıkacak ve Yüce Yargı önünde, örtüleri düştüğünde gizli düşüncelerimin kar kadar beyaz oldukları çıkacak ortaya. Çünkü Allah' ın kendinden ayırmış olduğu ruhumun arzuları dışında bir şey yapmadım."

"Ömrümde ilk defa mutluluğu gördüm, geleneğin kınadığı ve yasanın reddettiği bir adamla bir kadının arasında dikilmiş duruyordu."

"Eğer biri kendini toplumdan ve yasadan ayırırsa insanlar onun ve onun gibilerin bir asi ve aralarından kovulmayı hak eden kötü biri olduğunu söylerler; düşmüş, kirli ve sadece ölüme yakışır biri...İnsan sonsuza kadar kendi koyduğu yasanın kölesi olarak mı kalmalı, yoksa Ruh adına Ruh'u yaşamak için günlerini özgürleştirmeli mi? Yere bakmaya devam mı etmeli, yoksa dikenlerin ve kafataslarının üstüne düşen gölgesini görmesin diye gözleriyle güneşe mi bakmalı?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder