Bu Blogda Ara

9 Nisan 2021 Cuma

Evlilik Şirketi - Bekir Yıldız


1976 yılına ait bir kitaptı okuduğum. Cem yayınlarından Bekir Yıldız'ın Evlilik Şirketi kitabı.Bekir Yıldız kitaplarında aile, evlilik kavramı ve toplumsal değerler üzerinde incelikle duran bir yazar. Dönemi ile günümüz arasında ahlaki bakış değişse de hala geçerliliğini koruyan toplumsal yasalarımız var. Kitapta, evli bir çiftin evliliklerinin dokuzuncu yılını doldurdukları gece  birbirlerine karşı  geçmişte yaşadıklarını yalansız, dürüst ve o güne kadar birbirlerinden gizledikleri şeyleri anlatmaya karar vermeleriyle başlıyor hikaye. Birbirlerine ve yalansız, dürüst bir geçmişe ne kadar tahammül ediyorlar onu da kitaptan okuyalım. 
 
Kitaptan alıntılarım var: 

"Aramızda hiç bir sır kalmamalı. Ben de anlatacağım her şeyi. Saklayan, dürüst olma fırsatından yararlanmayan, en azından, kendisine haksızlık etmiş olur."

"Yanlış anlama, dedi kadın. Bu kez erkekler için hayvan diyorum ben. Çünkü annem ve bütün komşu teyzeler böyle öğretti bana, yıllarca. Hem de kulağımı çekerek, saçlarımdan tutup yerlerde sürüyerek. Dal gibi bir sevgilinin özlemini çektiğim için. İsmini bilmediğim, görüp de dil döndüremediğim sevgililerin özlemini çektiğim için...Oysa doğa bile bir yılda dört kez gönül değiştiriyordu."

"Bir genç kız için, hiçlenmenin anlamı başka da olabilir. Ruh aldanırken, beden de ceremesini çekiyor."
 
"Olamaz diye başını salladı adam, Çıkar karşılığında saklanmış sevginin anlamı olur mu dersin? Baksana, gerçekleri birbirimize anlattıkça, batağa biraz daha saplanmıyor muyuz?"

"Yuvarlanırken kopmuş, ama bitmemiş yeşeriklik. Susuz olmak...Damla damla içmek sonunda. Hiç içememekten daha çok susamak..."

"Sen ve ben...Karı-koca olarak ikimiz...Evliliğimizin ürününü paylaşıyoruz böylece. Katletmek sanatı. Şöyle ya da böyle."

Edebiyat Mutluluktur - Zülfü Livaneli

Yazarın Vatan gazetesinde yer alan edebiyata dair yazılarının yer aldığı deneme tarzında bir kitap "Edebiyat Mutluluktur" Kitapta ayrıca "Benim Gözümle Yaşar Kemal" ve "Edebiyat Üzerine" adlı konuşmalarından oluşan bir bölüm var. 

Zülfü Livaneli son zamanlarda biraz ticari kaygılar gütse de, okuması kolay, romanları akıcı sevdiğim yazarlardan oldu her dönemde. Doksanlarda daha aklı başında tespitleri ve yorumları varken biraz da uluslar arası alandaki ünü dolayısıyla edebiyat dünyasında rolünü biraz daha büyüttüğü söylenebilir. Yine de güzel bilgiler edindiğim, güzel alıntılarımın olduğu bir kitap oldu Edebiyat Mutluluktur. Bence okunmalı. 

"Üslup konusuna en çarpıcı biçimde yaklaşan yazar Stendhal olmuş. Diyor ki: 'En iyi üslup, zabıt katibinin üslubudur.' "

"Ey sevgili okur! Eğer bir kitap kendini okutamıyorsa, ilerlemiyorsa, o zaman derhal o kitabı kaldırıp atmak ve dünyada okunmayı bekleyen nitelikli eserlere yönelmek en iyisi. kapitalizmin kafa karıştırıcı ürün pazarlama tekniklerinden kurtulmanın tek yolu, kendi okuma zevkinize güvenmektir."
 
"Tanrı bile insanlara kitaplar yoluyla seslendi. Darwin, Marx
 Freud, Einstein dünyayı kitaplarla değiştirdi."
 
"2009'da ilginç bir edebiyat skandalı gündeme geldi. Birisi oturup, ünlü yazar Jane Austen'ın az bilinen bilinen bir romanını daktilo etmiş  ve kendi adıyla otuzdan fazla yayınevine göndermiş. İnanır mısınız, yayınevlerinden hiçbiri kitabı basmaya değer bulmamış. Aynı deney birçok büyük yazar için tekrarlanabilir ve büyük bir ihtimalle sonuç aynı olur. Çünkü modaya uygun yazmak, iyi yazmanın önüne geçmiş durumda."

"Eğer bir kitabı okumaktan hoşlanıyorsanız, harika. Hoşlanmadıysanız okumayın. Edebiyat, size dikkatinizi çekecek başka yazarlar sunacak kadar zengindir."

"...Ama büyük işler yapmayı deneyecekseniz, kolaya kaçamazsınız. Faulkner'in bir sözü var. 'Bir yazarın başarısı, göze aldığı başarısızlıkla ölçülür' diyor. Garanti yollarla, küçük başarılarla yetinmezseniz, büyük başarısızlıkları göze alırsanız, ancak o zaman, büyük işler yapmayı deneyebilirsiniz. Sadece yazarlıkta değil, bütün sanatsal çalışmalarda dikkate alınması gereken bir söz bu."

"Bizde Osmanlı'nın yıkılışı, Cumhuriyet'in kuruluşu, sol ve sağ akımların doğuşu gibi önemli olaylara filozoflar değil şairler öncülük etmiştir."

"Bizde ezberinde çok şiir bulunan insanlara hayranlık duyulur.  Batıda ise, bildiğiniz gibi bilimsel verilerle düşünmek ve kanıtlanmış bilgilerden yola çıkan analizler yapmak daha fazla kabul görür.
Günümüzün Türkiye'si ne yazık ki artık şiir yoluyla da düşünmüyor, dizelerle heyecanlanmıyor. Has şiir kendi içinde büyük bir derinlik taşıdığı için hiç olmazsa estetik ve edebi bir düzey sağlıyordu."

"Bugün bile yazılarıma bazı öztürkçeci okurlardan itirazlar gelir ve niye kelimelerin Türkçesini kullanmadığımı sorarlar.
Cevabı gayet basit: Yazdığım dili yoksullaştırmak istemiyorum da ondan. Bir yazar metinlerinde ne kadar çok kelime kullanırsa o kadar değerli sayılır. Fransız edebiyatında Victor Hugo'nun kullandığı kelime sayısına hiç bir yazar erişemiştir."

"Atatürk dile çok önem veren, Osmanlının son döneminde zirveye yükselmiş olan dili ustaca kullanan (o devrin tabiriyle) bir münevverdi. Dilin ahengine, tadına tuzuna dikkat ederdi. Hatta 'muhakkak' kelimesini  ses olarak yetersiz bulup 'muhakkaka' olarak değiştirdiği ve vurguyu artırdığı bilinir."

"..Bir de kitap ne kadar zor okunursa derinliği o kadar fazla olur anlayışı egemen. Bu yanlıştır. Buna karşı hepimiz mücadele edelim."

"...Çünkü edebiyatın malzemesi doğrudan doğruya hayattır ve edebiyat sıkıcı bir şey değildir, bir zevk meselesidir. İnsanlar zevk aldıkları için kitap okurlar." 

16 Mart 2021 Salı

Kambur - Şule Gürbüz

Daha önce "Öyle miymiş" kitabını okumuş ve sevmiştim. Değişik gelmişti. Daha göz önünde olan ve sözü edilen "Kambur" u da onun referansıyla okudum ancak maalesef sevemedim. 

Cesur, sert cümleler. Bolca ironi. Kamburun ağzından anlatılan. Öncesi ve sonrası belli değil. Yazar aklındaki cümleleri kurgusuzca aktarmış. Tek paragraflık ya da satırlık sayfalardaki anılar ise anlamsız geldi bana. Yazılanları biraz da felsefi bilinçle okumak gerek tabi, altındaki anlamları. Aceleye getirilecek bir kitap değil. Tabi ki böyle sevilen ve önemli yazarların okuma listelerinde gösterilen bu yazarı eleştirmek haddimize değil, okur gözüyle yazıyorum. Kitap bittikten sonra bende kalan iz altı çizili cümleler oldu. 

İşte onlardan ilki arka kapaktan:

"Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim. Yerden yüksekliğimin bu gülünç santimleri yüzünden, yaşama da ölüme de sizlerden daha yakınım. Daha sonraları yerimi yadırgamamak için, yükselme isteğini bir türlü anlayamam. 
Zaten bir portakalın doğusu batısı olduğuna inananlardan değilim - dolayısıyla dünyanın da...
Bana renk bile sormayın - bir beyazdan ya da sarıdan ne anladığınızı bilmeden size yanıt veremem."

"Akıl ideale varamayınca hicve varıyor..”

"Kendim hariç her şeye uzağım, ve çok kişiyi öldürdüm; kafam, cinayetlerle dolu."

"Birisinin ölümüne üzülmek bile, o kimse için bambaşka bir ölüm düşlediğiniz içindir."

"Ve hiçbir şeye şaşmıyorum - her şeye bildik diyordum ya; bu da doğru değil. Ben dünyaya olup biteni hayretle izlemeye ve şaşırmaya gelmişim - durmadan şaşırmaya..."

"Söylediğim bir şeyi savunmuyorum ne demektir? Söylemek savunmanın bir biçimi mi? Oysa ben söylediğim her şeyi, yarı yarıya, hem savunmak hem de yerin dibine batırmak istiyorum. Söz aynaysa, yansıtır yalnızca -hiçbir zaman kendisi değildir. İnsanlar bu aynaların düz mü eğri mi olduğuyla ilgilidirler; benimse aynaları kırmak, en büyük zevkim."

"Öğrenilen tüm gerçekler, başkalarına söylenen yalanlar sayesinde bulunur."

"Niye unutayım ki? Unutamamak değildir, unutmaktır acı olan."

4 Mart 2021 Perşembe

Savaş ve Barış - Tolstoy

Savaş ve Barış. Bir klasik. Çok önce okudum ancak buraya yazmaya yeni sıra geldi. 
Napoleon’un Rusya’yı işgalini anlatan dev bir savaş romanı, aynı zamanda bir Rusya panoraması. 1800’lerin ortalarında Rusya’nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar, kentlerde, köy ve kasabalarda, büyük çiftliklerde sürdürülen hayat, dönemin önde gelen kişilikleri, saray yaşamı, özellikle üst sınıf ustaca anlatılıyor. Savaşmanın anlamını bulmakta güçlük çeken genç subay Andrey; muazzam servetine rağmen gerçek mutluluğu bulamayan Piyer; masum bir genç kız iken çekici bir kadın haline gelen Nataşa. Savaşın yıkımı Moskova'yı sarar, farklı kaderler birbirine karışır.

Okunması gereken bir klasik. Alıntılarımdan bazıları ise şöyle:


" 'Bu yabancı buraya sırf benim için mi geldi?' diye kendi kendine sordu. Cevabını kendi verdi 'Evet, yalnız benim için...Bence o bütün dünyadan, her şeyden daha değerli.' "

" 'Mariya, affetmek kadınların erdemidir. Ama erkekler için iş değişir. Onlar ne unutmalı, ne de affetmelidirler' Anatoliy'e duyduğu kin kalbinde birden şahlandı."

"O halde güle güle git Andrey...Acıları, Tanrının verdiğini, bundan insanların suçlu olmadıklarını hatırla."

"Evet Moskova yanıyor kardeşlerim. Moskova, bizim ak duvaklı anamız."

" 'Aşk...' diye düşünde. 'Aşk nedir?' Ölümün inkarı, hayatın kendisidir. Bütün anlayabildiklerimi, yalnız aşk sayesinde anladım. O her şeyi kapsıyor. Aşk Tanrı'dır. Ölmek de, aşkın ufak bir parçası olan benim, aşkın sonsuz kaynağına dönmem demektir.' Sonra kabuslarla dolu derin bir uykuya daldı."

"..güzellik için sevilmez, sevdiğin güzeldir...!"

"O, günümüzün ahlak yoksunu dünyası için haddinden fazla iyi ve temiz yürekli."

"Sağlığım nasıl olabilir... duygusal olarak bu kadar acı çekerken? Bu devirde duyguları olan birinin iyi olabilmesi mümkün mü?"

" Zafer kazanmak barut kokusu almayanlara herhalde çok kolay geliyordur. "

"Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyor."

Bir Ömür Nasıl Yaşanır? - İlber Ortaylı

 

İlber Ortaylı'nın  herkes için başucu kitabı niteliğinde olan bir kaynak kitap. Her konuda. Ne dinlenir, ne okunur, nereler ziyaret edilir, nasıl seyahat edilir, ne izlenir türünden bilgiler ve öneriler. Bir ömrün nasıl yaşanacağına dair ipuçları ile kendi ömür tecrübesinden okuyucuya yaptığı paylaşmalar var. 

Hayatı boşa geçirmemek için bir rehber. İlber Hoca, anlayana çok güzel öğütler veriyor soru-cevap şeklindeki kitabında.

Arka sayfada ise şöyle diyor:

"Cesur olun, kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında pencereler açın. Farklı dünyalarla ancak böyle tanışırsınız. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. İnsan, konforundan vazgeçmeyi göze almalıdır. Kendi dünyasını yerinden kendisi oynatmalıdır."

Sözün kısası, cahillikten kurtulmak için okumak gerek :) 

Alıntıları yazmaya kalksaydım bütün kitabı yazmam gerekecekti. O yüzden bence alın okuyun.

2 Mart 2021 Salı

Yazmak Eylemi - Ferit Edgü

 
Kendilerini "devrimci" olarak tanımlayan örgüt üyelerinin bir eylemi sonucu 14 Şubat 1980 Perşembe günü, İstanbul'un birçok semtinde dükkanlar kepenklerini açmaz. Yazar, kitabında bu eylemi 101 değişik metinde dile getirerek bir yazma eyleminde bulunur.

Yazmak Eyleminde aynı konu şaşkınlık, film öyküsü, bencil, yordamsı, iç-konuşma,günlük, masal, söylenti, karşılıklı konuşma gibi yazı türlerinde yeniden yazılıyor. Aynı olay farklı şekillerde. Hepsi ayrı güzellikte.

Yazarlığa başlamaya heveslenenler için güzel bir kaynak olabilir diye düşünüyorum. 

Alıntılar:

"Ama yazabilirim. Korkularımı, kaygılarımı, düşlerimi, düşüşlerimi yazdığım gibi bu eylemi de yazabilirim. Çünkü yazmak da bir eylemdir."

"Üslûp kişinin kendisidir sözü doğruysa, her üslûbun da bir kişiyi yarattığını varsaymak yanlış sayılmaz.."

"Yozlaşma dönemlerinde herkes işin kolayını seçer. Üretmek yerine tüketmeyi. Düşünmek yerine konuşmayı.."

"Bazı şeyler vardır, sözler, renkler, insan yüzleri ya da bir taş parçası, bir pencere, saçma-maçma, böyle hafızanızda yer eder. İsteseniz de atamazsınız."

Ezilenler - Dostoyevski

Severek okuduğum bir Dostoyevski romanı daha. Türk filmlerini aratmayacak konusu var. Karakterlerin isimleri yine diğer romanlar gibi birbirinin aynı. Bu romanda da Alyoşa, Katerina, Nataşa, Vanya ve Petroviç vazgeçilmezi var. Genel konusu itibari ile Çarlık Rusyasının bürokrasi sınıfı ile alt kademeleri arasındaki farklar ve alt sınıfın ezilmişliği garipliği işleniyor. Okurken içine rahatlıkla girebileceğiniz, kendinizi kahramanların yerine koyabileceğiniz bir kitap. 

Bir tarafta geçimini makalelerle, gazete yazılarıyla sağlayan, aşkın bir anlamda özveri olduğuna inanan bir genç; diğer tarafta yeni bir dünya kurmayı amaçlarken elindekileri de kaybeden, imkansızın peşinden koşan, daha da kötüsü babasını üzen bir kız. Kapsamlı  özet yazmak istemiyorum, tadı kaçmasın. Dostoyevski okumak istiyorsanız bu kitaptan başlayın derim. 

Alıntılar çok ama sadece bazıları aşağıda:

"Önce diğer kiracılarla paylaşmayacağım, ayrı bir daire isterken, sonradan bir odanın dahi yetişeceğini düşündüm ama, mutlaka büyük ve tabi mümkün olduğu kadar ucuz olmalıydı. Dar bir evde düşüncelerin de daraldığını fark etmiştim. Oysa ben öteden beri yazacağım hikayeleri tasarlarken odamda dolaşmayı severdim. Aklıma gelmişken söyleyeyim: Eserlerimi tasarlayıp, nasıl kaleme alacağım konusunda hayaller kurmak, oturup onları yazmaya başlamaktan daha çok hoşuma gidiyordu, ama tembellikten değildi bu doğrusu. Nedendi acaba?"  

" 'Tok, açın halinden anlamaz,' derler. Ben, 'Bazen aç olanlar da birbirini anlamaz.' derim."

"Gelecekteki mutluluk uğruna sonuna kadar acı çekmek, onu yeni sıkıntılar pahasına elde etmek gerek. Acı her şeyi temizler. İnsan da yaşamda çok acı çeker."

"Herkes, hepimiz, benliğimizin en gizli köşelerini olduğu gibi açığa
vurabilseydik; başkalarına, hatta en yakın dostlarımıza, sırası gelince kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz ne varsa, hepsini korkmadan ortaya dökebilseydik; dünyayı saracak pis kokudan hepimiz boğulurduk."

"Bir insanın cömertliği ne kadar büyük ve gürültülüyse, onda o kadar bencillik bulunur, hem de en iğrenç, en tiksindirici türdendir."

“Sözlerinde idam sehpasına giden mahkûmun acı umutsuzluğu vardı..”

"Ben bu dünyada keyfince yaşamanın mümkün olduğuna hala inanıyorum. Bu da inançların en iyisidir, zira buna inanmadan kötü bir hayat bile süremezsiniz, zehir içmekten başka çareniz kalmaz."

"..Şey, bilir misin Vanya, senin şu yazdıklarının şiir olmadığına seviniyorum. Şiir, saçmalık birader; yo, itiraz etme inan şu ihtiyarın sözlerine, iyiliğin için söylüyorum: Saçma bunlar, boşuna vakit öldürmekten başka işe yaramaz! Şiir yazmak lise öğrencilerinin işi; şiirler sizin gibi gençleri akıl hastanesine götürür...Gerçi Puşkin büyük şair, kimsenin buna itirazı olamaz! Ama alt tarafı yine de şiir yazıyor, hava-civa yani...Zaten pek az şiirini okudum...Düzyazı başka! Düzyazıda yazar bir şeyler öğretebilir, örneğin vatan sevgisinden, erdemlerden filan söz açabilir...evet! Anlatmasını pek beceremedim ama ne demek istediğimi anlarsın sen; sevdiğim için söylüyorum bunları."

"İhmenev haklıydı, Nelli ağır bir hakarete uğramıştı, yaraları henüz pek tazeydi. Garip davranışlarıyla, bizlere cephealarak gösterdiği güvensizlikle sanki yaralarını deşmek istiyordu. Deyim yerindeyse, acısını körüklemenin verdiği üzüntüden zevk alıyordu."