Bu Blogda Ara

11 Ekim 2020 Pazar

Dokunma Dersleri - Yalçın Tosun

Kitaptaki kısa kısa öykülerin ortak yanı hemen hemen hepsinde ilişkiler var, dokunmak var. Adını bildiklerimizin dışında ne kadar çok değerli öykücümüz var bizim bilmediğimiz. Bunlar bizim zenginliğimiz edebi kazancımız. Öyküler çok güzel, gerçekçi ve Türk insanının bilmediği, bize uzak gelen dokunmakla ilgili. Diğer kitaplarını da merak ediyorum. Güzel kitaptı.


"Yatağın ucuna oturmuş, yatmadan önce uzun uzun dirseklerini kremliyordu her zamanki gibi. Yüzünde muzafferlere özgü o tuhaf ifade. Görmüyordum yüzünü, ama anlamını seziyordum. Evlilikte olur böyle şeyler. Bir süre sonra sözcüklerin yerini başka şeyler alır. Sözcükleri tozlanmasın diye özenle paketleyerek rafa kaldırma sanatıdır bir anlamda evlilik. Her evlilikte zamanla, detaylarda az çok farklı, ama temelde aynı kurallara bağlı o gizli dil hüküm sürmeye başlar. Çoğu kinle ve yerine getirilememiş isteklerin yanık kokusunun verdiği sancılı sızılarla beslenen; kendine özgü bakış, iç çekiş, saçı arkaya atış, yarım gülüş, kaş kaldırış, göz deviriş, hızla bacak sallayış, uzaklara manidar bakışlarla dalış ve benzeri değişik anlamları bünyesinde özenle barındıran hareketlerin bir toplamıdır bu gizli dil."

"Düşlerimden de eksilerek, yavaş yavaş kayboldu Dilan.
İlk yakıcı günahlarımızı, şefkatin şehvetle henüz yer değiştirmemiş olmasının tenimize verdiği o billur tazeliği, çocukluğumuzun bizi hızla terk etmesinin getirdiği o büyük acıyı unuttuğumuz gibi unuttuk onu.
Hafızamızın korkulan dallarının arasına, kendi puslu ve karanlık ormanlarımızın en derinine gömerek unuttuk."

"..Babamsa biraz kem küm edecek ağzının içinde, sonra her zamanki gibi susacak. annemin yanında durduğu zamanlarda bile aslında biraz arkasındaymış gibi görünen, daima yılgın babam ve o sevgili suskusu. Bakışlarında değişmeyen, o acıtıcı uzaklıkta..."

"Tüm çocuklar gibi, anlamaktan önce hissetmenin geldiğini biliyor. Sonradan o da unutacak bu bilgiyi, herkes gibi. Ama olsun, o anda biliyor işte."

"İyice yaksın canımı istiyorum çünkü, kemiklerime kadar batsın, boğazımdan yükselen çığlığımı, ısırdığım dudaklarımda susturayım."

"Gülerken ne kadar güzel göründüğünü fark ettim birden. Tüm beyazlığı içinde, güzel olduğunun farkında olmadığı için, kimsenin onu güzel bulmayacağını düşündüğü için bu kadar güzeldi belki de."

"Çünkü gülmek birdenbire olur, ağlamak gibi hesaplanamaz, cart diye güler insan. O güldüğü kısacık an boyunca, duvardan kurtuluyor sanki annem; elimi uzatsam dokunabilirim sanıyorum."

"Yıllar önce ben de bir kuyuya düşmüştüm" demek isterdim ona, kulağına eğilerek. "Bile isteye. Kimse itmemişti beni, yani kendim atlamıştım. Senin yaşlarında olmalıydım en fazla. Bir süre yalnız kalmıştım orada. Kafam karışıktı, iyi gelmişti o kuyu bana. Beni çıkaracak birini beklemiyordum. Ama beklemediğim içindi belki, bir gün ansızın çıkıp geldi. İşte tam da o yosunlu kuyu gibi kokuyorsun bana."

"Kitapçıda gördüm onu bu sabah. O kadar duru, o kadar saydamdı ki. Yüzünde henüz başkalarından hediye o korkunç izleri taşımıyordu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder